GÜNAH KEÇİSİ KADININ CADI OLARAK PORTRESİ - Serap Yüzgüller Arsal, Seda Yavuz

GÜNAH KEÇİSİ KADININ CADI OLARAK PORTRESİ

Yazar: Serap Yüzgüller Arsal, Seda Yavuz

Tarih belli bir zamanda tercih edilen ortak bellektir (O’Doherty 2010: 91). Bu ortak bellekte kötülüğü tanımlamak, insanlığın korku ve umutlarının dışsallaştırılmasının izini sürmektir. İnsan yetisinin sınırları ya da ‘yetkin olmama’ durumu, insanı korkuyla tanıştırır. Korkunun henüz kavramsallaştırılmadığı ilksel kültürlerde ‘iyi ve kötü’ ayırımından söz etmek olanaklı değildir. ‘İyi ve kötü’, inancın dizgeleştirilmesiyle ayrılmaya başlar. İlksel insanın doğaüstü güçlerle iletişim kurması için ritüeller yaratılır; dolayısıyla zorunlu roller ortaya çıkar. Doğaüstü güçlerle topluluk arasında aracılık eden kişi, ya iktidar sahibi ya da büyücüdür (Messadié 1999: 35-36). Bu noktada bir kurbana da ihtiyaç duyulur. Girard, kurbanın zamanla mitolojik bir canavara dönüştürüldüğünü savlayarak fiziksel ve ahlaksal açıdan ikili bir ayırımdan söz eder. Fiziksel biçim bozukluğunun herhangi bir kurbanın gerçek bir özelliğine, gerçek bir sakatlığına denk düştüğünü vurgular. Girard’a göre, Oidipus’un yaraları ya da Hephaistos’un topallığı köken açısından, cadının özelliklerinden daha az gerçek değildir. Buna karşılık ahlaksal canavarlık tüm kıyımcıların, bir felaketin sonuçlarını, sakatlığı ya da yabancılığı yüzünden canavarca kabul edilen bir zavallıya yansıtma eğilimini harekete geçirir (Girard 2005:47-48). Kıyımcıların, kurbanın suçluluğuna ilişkin inancı, rasyonellikten ne kadar uzaksa bu inanç o kadar katı olur.       

Makalenin devamına Academia üzerinden ulaşabilirsiniz.

 
Bor Sanat

Hakkımızda

Bor Sanat, Bor Holding'in sanat platformudur.


© Copyright 2023 Bor Sanat, Tüm Hakları Saklıdır.